14 Kasım 2011 Pazartesi

Ömer Çelakıl, H. Yılmaz Çebi ve Ali Bektan ile Tapınak Şövalyeleri'nin Tarihini Tartışmak

Neden Tapınak Şövalyeleri:

Son aylarda bir tv kanalı büyük bir ısrarla Tapınak Şövalyeleri hakkında programlar gerçekleştiriyor.

Bunda şaşılacak bir şey yok; zira örgüt hem doğu hem de batı düşünüş sistemine nüfuz etmiş gözüküyor. Tv ve gazete yayıncılığı hem rayting kaygısı hem de olası toplumsal hassasiyetler vesilesiyle bu fırsattan yararlanmak istemiş olabilir. 

Bu arzunun temelleri ise boş sayılmaz. Zira Norveç'te yaşanan katliam sırasında, Tapınak Şövalyeleri Tarikatının, dolaylı düzeyde de olsa Batı'ya ve onun düşünsel diyagramlarına etkide bulunmaya devam ettiğini gördük. Bu konuda sıklıkla yazılar yazdık; başta Da Vinci Şifresi ve Kutsal Kan Kutsal Kase gibi yapıtlar olmak üzere, Batı bilinci sık sık Tapınak Şövalyelerine "mitoloji" ile gerçek dünyanın kavramlarının birbirinin içine geçtiği göndermeler yapmıştı.

Benzer bir durum bizim için de geçerlidir; A. Maaloof'un belirttiği gibi, Haçlı Seferleri'nin yıkıcı hatırası "doğu" için hastalıklı bir beklenti yaratmıştır. Böylesi bir toplumsal psikoloji dışarıdan, özellikle Batı'dan gelecek olan "yeni saldırılar"a hazırlıklı olmak babında içine kapanışı, içine kapanış ise "sağlıklı" sosyo-ekonomik analiz yapabilme yeteneğini çekip almıştır. Kendi içine kapanmış bir toplum sadece, kendi kuşaklarına yetecek korkular üretebilir.

Böylesi koşullarda "simge" abartılı anlamlara sahip olur; paranoya, korku ve kendini savunma kaygısı Doğu'yu, Haçlı Seferleri çabasının simgesi haline gelmiş "Tapınak Şövalyeleri Tarikatına" sık sık gönderme yapmaya iter. İlgi çekici olan  bu eğilimin, konuyu ana bağlamından koparmasıdır. 

Bu haliyle karşımızda, Doğu'ya yeni saldırıları tertip edecek örgüt olarak "Tapınak Şövalyeleri" tarikatının tarihsel gerçeklerle uyuşmayan, zaman zaman vahim, çoğunlukla komik yeni kimliği durmaktadır. 

Şaşırtıcıdır, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı'nın "tüm dünyayı içine alan" bir komplo gerçekleştirdiği iddiaları, 90'lardan sonra "sosyal" boyutta telaffuz edilir oldu. Bu tarih önemlidir, zira "şeytani Komünizm" tehlikesinin "pratikte" sona erdiği, Lenin heykellerinin müzelere doldurulduğu döneme işaret eder. 

Sorunun bu boyutu ayrıca tartışılmalıdır; ancak burada esas olan, içinde yaşadığımız dünyada kültürel hegemonyanın merkezi olarak Batı'da, XVII. yüzyılın pozitif düşünme eğilimine aykırı olarak, özellikle 90'lardan sonra, "mitolojik" düşünme eğilimine geriye dönüşün yaşandığıdır. 

Tapınak Şövalyeleri, tarihin tozlu sayfalarından "evrensel" siyasi role uzanan, ilgi çekici yükseliş öyküsüne de sahiptir.

Ancak burada, Fox, TNT ya da A-haber gibi tv kanallarda sıklıkla işlenen "Tapınak Şövalyeleri" öğesini, Haçlı Seferleri tarihçilerinin konusu olarak "Tapınak Şövalyeleri" öğesinden ayırt etmenin önemine bir kere daha dikkat çekmek istiyorum. 

Tarihsel olarak Tapınak Şövalyeleri Tarikatı:

1-  XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılan duruşmalar sonrasında, Papa V. Clemens tarafından "lağvedilmiş" bir tarikattır;

2- Engizisyon ve papalık tarafından oluşturulan komisyonlarca iki ayrı mahkemede yargılanmıştır.  V. Clemens, tarikatı Vox in Exelso bildirisiyle lağvederken, adı geçen suçların işlenmiş olduğuna kanaat getirmemiştir. Papa tarikatı, "bir daha aklanması mümkün olmayacak şekilde kirlenmişlik" suçundan kapatmıştır.

3- Başta Hakan Yılmaz Çebi gibi, Tapınak Şövalyelerinin yer altında örgütlenerek, günümüze dek yaşadıkları iddiasını sıklıkla dile getiren araştırmacı ve yazarlar modern kaynaklardan yararlanmaktadır. Bu iddiaların tarihsel dayanağı yoktur. Tapınak Şövalyeleri'nin , kökenleri XIX. yüzyıla giden İllüminati gibi bir örgüte dönüşümünü imkan dahilinde değildir. Tapınak Şövalyeleri tarikatı, sadece, Portekiz bölgesinde, yaşayan tarikat üyelerinin sığınması için "İsa'nın Milisleri" örgütüne dönüştüğü bilinmektedir. Bunun dışında başka bir örgüte dönüşüm gerçekleşmemiştir.

4- Tarihsel dayanakların zayıflığı bir tarafa, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı'nın, Papalık emriyle lağvedilmesinin ardından "yaşaması" iddiası mantıksızdır. Tarikatın varlığı Papalık kurumuna bağlıdır, kuruluş döneminin hemen ardından çıkarılan emirler, Tarikatı, sadece ve sadece Papa'ya bağlı bir örgüt haline getirmiştir. Bu bağlılık tarikatın, Kutsal Topraklardaki varlığı kadar vahim ve değerli bir unsurdur. Papa V. Clemens, tarikatı lağveden emirle birlikte "bundan böyle bir Tapınakçı kıyafeti giyen" herhangi bir kişiyi daimi aforozla tehtit etmiştir.

5- Tarikatın yaşayan üyelerinin her birinin akibeti bilinmektedir. Üyeler, münzevi bir yaşama zorlanmış, manastırlara gönderilmiş, yaşamlarını sürdürmeleri yolunda, bölge piskoposluklarından kendilerine cüzzi bir aylık ücret ödenmiştir. Bu ücret mütevazi bir yaşam sürmek için yeterlidir; ancak sonraki dönem Papaları bu paranın düşürülmesi kararı almıştır. 

6- Hakan Yılmaz Çebi ile 2.11.2011 tarihli TNT programına katılan Ali Bektan da tıpkı A. Altındal gibi, Tapınak Şövalyelerini "Rodos-Malta" Şövalyelerine dönüşmüş Hospitalier Şövalyeleriyle karıştırmaktadır. Bu vahim bir hatadır, böylesine ciddi bir tartışma programında, konuya hakimiyeti alabildiğine zayıf konuklar, yalnızca sosyal sorumluluklarıyla anlamlıdır. 

7- Tapınak Şövalyeleri, hiçbir zaman Rodos ya da Malta Şövalyelerine dönüşmemiştir. Bu iki tarikat emir, kural ve temel amaç ve etkinlikleriyle birbirinden ayrıdır; hatta "Haçlı Seferleri Tarihi" içerisinde birbirlerine karşı kılıç kullanmaktan da çekinmemişlerdir. Papa'nın emriyle birlikte Tapınak Şövalyelerinin, Fransa Kralı IV. Philippe'den kaçırılabilen mal varlığı, Hospitalier Tarikatına devredilmiştir. 

Kamuoyuna sunarım
Göktuğ Halis

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder