1 Kasım 2014 Cumartesi

İnsanın Doğadan Kopuşu ve Dinler Tarihi'ndeki Yeri Üzerine

(...)
' Batı medeniyetinin “insan merkezli evren” anlayışının kaynaklarının başında ‘tevhit’ dini geliyor. Türk Dil Kurumu bu sözcüğü Tanrı’nın birliğine inanma, bir sayma ya da bir olarak bakma olarak tanımlıyor. Genel anlamda bir’leştirme ya da tek(bir) tanrıya inanma durumudur. Bu haliyle İslam, kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’de de sık sık doğrulandığı üzere, Yahudi-Hıristiyan dizgesinin bir parçası ve son halkasıdır. Tevhit inancı, daha önceki dini sistemlerle ilişkisini ilerlemeci bir üstünlük kurgusu üzerinden anlamlandırır. Bu alanda ilerlemecilik, taşa ya da hayvanlara tapma gibi bayağı propagandalarla ilkel dinleri küçümsemeyen, doğal olarak onları anlamaktan uzak, en yüksek dini olguya doğru ilerleyen bir düz çizgi kurgusuna dayanır.


Sistem, aynı zamanda modernizmin kendisinden arakladığı ve önceki sistemlerde bulunmayan bir insan-doğa ilişkisine dayanıyor. Doğa’nın insan için yaratıldığı fikrine… Tektanrıcı dinleri tanımlarken sıklıkla kullandığımız ‘modern’ takısının anlamı budur. Yoksa tektanrıcı dinlerin izleri Mısır ve daha da öncesine, ilkel kabilelere dek sürülebilir.(...)

 Yazının tamamı için bk. (http://dikine.org/)

Türkiye çıkmazının temel dayanakları ve genç kuşaklar için özet bir okuma

(...)' Türkiye ne Gezi süreciyle birlikte yükselen toplumsal muhalefete ne de bu muhalefetin savunularının çok daha geniş kitlelere aktarılması sürecindeki sıkıntılara yabancıdır. Gezi sürecinin 12 Eylül darbesinden sonraki ilk büyük kitlesel karşı çıkışın sembolü olarak okunabileceğini, en azından okunması yolunda hatırı sayılır bir ısrarın öznesi olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte semboller ancak ilk anlam ile doğru şekilde ilişkili halde ise açıklayıcıdır. Popüler kültürün tanımlama ya da top 10 listesi oluşturma gibi eğilimlerinin muhalif kesim içinde de aktif halde bulunduğunu görmek bizleri şaşırtır. Haklı ve sağlıklı bir tanımlama işlemini tarihsel sürece bırakmadan, 68 ya da 74 kuşağı gibi göndergelerden beslenen bir 90 kuşağı vurgusunun nasıl çıktığı belli değildir örneğin. Üstelik tarihsel öncellerin muhalefet sürecindeki radikalliğinin, talep ve ifadelerindeki netliğinin karşısında, bilgisayar teknolojilerini iyi kullanmayı bilen genç kesimlerin yalnızca bir iktidar partisi karşıtlığıyla anlamlanan tavrı karşılaştırılabilir olmaktan uzaktır. Bir kuşak tanımı için pek erkendir ve Gezi süreci şayet bir kuşak hareketi olarak nitelendirilecekse bu sonraki kuşakların hakkıdır.' (...)

yazının tamamı için 'http://dikine.org/'