1 Aralık 2012 Cumartesi

Pozitif yaşam algısı karşısında popüler bir veri: Medyumluk


Batı Medeniyeti XVII. yüzyılda yaşanan pozitif bilimler atağıyla birlikte, insanlık tarihinin önceki dilimleri ile arasına, aşılmaz bir set yerleştirir. Modern araştırmacıların, "okültizm", "ezoterik bilimler" ya da "gizli bilimler" olarak adlandırdığı disiplin ve uğraşların "hurafe", "batıl inanış" yahut en iyi haliyle "cahillik" olarak nitelendirildiği bu dönemeç, Foucault'un deyimiyle "katı maddenin yasalarını" açıklamayı hedef edinmiş, otoriter  bir bilgi sistemi ortaya koyar. Bu bilgi sistemine göre ancak duyum, ölçüm ve deney araçlarınca doğrulanan  nesneler vardır.

Diğerleri en yetkin tanımıyla spekülasyondan ibarettir.

XVII. yüzyıl bilimsel dönüşümü, Batı'nın ideolojik baskısına direnemeyen ülkeleri de içine alan geniş bir yayılıma ulaşmıştır. Yakın bir geçmişe kadar, dünya coğrafyasının hatırı sayılır bir kısmı, bilim ile din ve okült disiplinler olarak adlandırılan, astroloji/yıldız falları, geleceği görme ilmi-medyumluk-, kutsal kitap okuma yöntemleri(İslam için Ebced ve Eski Ahid için Kabala), büyü, simya, cinler ve-veya ruhlarla iletişim gibi uğraşlar arasında, antagonist(1) çatışma öngörür. Doğa ve toplum bilimlerindeki pozitif yaşam algısı, söz konusu yapıları, kendi sınırları içinde yaşamaya itmiş, onlardan herhangi bir alımlamayı reddetmiş, bireyin açıkça yanlışlıklar içeren travmatik "sanıları" olarak tanımlamayı tercih etmiştir.(2)

Batı medeniyetinin ideolojik baskısına rağmen, özellikle bireysel düzlemde yaşayagelen okült disiplinlerin, son yıllarda özellikle kuvantum sisteminin yanlış anlaşılmasından doğan The Secret(Sır) tarzı kitapların, alternatif tıp sistemlerini ele alan çalışmaların gösterdiği ölçüde toplumsal bir atılım yaptığını söylemek mümkün. Elbette bu dönüşümün nedenleri başka bir makalenin konusudur; ancak şu kadarı söylenebilir ki, bu hem pozitif yaşam algısına yönelmiş içrek bir tepkinin dışa vurumu, hem de yaşamsal bir ihtiyacın geriye çağrılışıdır. Tüm bu kültürel doneler, yasaklanması ve engellenmesi imkansız biçimde toplumsal bilinçaltında yaşayagelen, teorik varyasyonlardır.

Geleneksel kültürün değerlerinin bu dönüşümü, kimi sosyologlara göre, adına modernizm denen toplumsal aşamanın sonunu işaret eder. Zira modernlik öncesi topluluklar için "yaşamsal" değer taşıyan bu disipliler, modernizm ile birlikte toplumsal kurumların işleyiş alanından dışlanmıştır. Ancak bu, onların XVII. yüzyıl öncesinde "bilimsel" değer taşıyan uğraşlar olduğunu görmemizi engellemez. Bu külliyat içerisinde, en dikkat çekicisi Kehanet ilmi ve Medyumlukla ilişkilendirilen uğraştır ki ilkel topluluklardan geleneksel toplumlara uzanan bir çizgide tüm dünya coğrafyası için geçerli olmak üzere, sosyal katmanlaşmanın en aşağısından, en yukarıya, ülkeyi yöneten hükümdara uzanan bir yaygınlıkta kabul gördüğünü ortaya koyar.

Modern dünyanın temel yanlışı, insanlık tarihinin doğrusal bir evrim yaşadığı ve Batı medeniyetinin de bu evrimin en üst organizmasını temsil ettiği görüşüdür. Bu görüşü kabul edenler için geçmişteki topluluklar, "batıl inanışlar" batağında çırpınıp durur; evrimin ilksel aşamasına denk düşer, bir diğer ifadeyle "tamamlanmamış", eksik bir kültürel simgedir. Bu görüşün yanlışlığını tartışmaya bile gerek yoktur. Elbette bizler bugün, Medyumların, istisnasız tüm tarihsel topluluklar içinde önemli misyonlar edindiğini biliyoruz. Bu konuda en yaygın örnek, Malta seferine çıkmak üzere olan Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman'ın, sefer ve zafer için yıldızların uygun konumunu bekleyen Saray Müneccimbaşı(Medyum)'sının talimatlarıyla hazır ordusu, bir seneye yakın İstanbul'da beklettiği yönündedir. Seferin tarihsel sonuçları itibariyle Müneccimbaşı'nın önerisinin başarılı olmadığı ortadadır. Zira, Osmanlılara karşı daha önceki Rodos seferinde başarısız olan Hospitalier(Hastabakıcılar ya da St. John Şövalyeleri de denir) Tarikatı Şövalyeleri, sıkı bir savunma tertiplemiş ve savaş Osmanlı ordusunun yenilgisiyle sona ermiştir. Fransız hekim, kahin ve astrolog Michel de Nostredame(Nostradamus/D. 1503- Ö. 1566) ise, ölümünden bir sene önce gerçekleşecek Malta seferi ile ilgili olarak doğru bir kestirimde bulunur. Nostradamus, dizelerinde, savaşın çok çetin geçeceğini, bununla birlikte Maltalıların büyük bir ödül kazanacağını yazmıştır.(3)

Modern-pozitivist yaşam algısının temel tutumu, tarihsel karakterlerin kimliği üzerinden gerçekleşen "soyutlama" işleviyle yakından ilgilidir. Örneğin bir medyum, tarihsel olaylar üzerinde büyük bir etkiye sahip olsa dahi, pozitif tarih araştırmalarının içinde kendisine yer bulamaz. Nostradamus gibi popüler örnekler üzerinden yürüyen tartışmalar elbette bir takım sakıncalara gebedir. Fontbrune, Nostradamus kehanetlerinin, gerçek hayat tarafından doğrulandıkça "tarihin" inceleme alanına girdiğini belirtirken yanılmaktadır. Pozitif tarih, Nostradamus ve Paracelsus gibi kişilikleri, mümkünse hekim olarak görmeye meyillidir. Modern araştırmacılar, bu karakterlerin yaşamsal inceliklerini, alternatif bilgi kaynaklarından öğrenebilmektedir.

Bu dışlamanın nedenleri anlaşılmaz değildir. Kuşkusuz Modern Batı'nın dayattığı felsefi dizge, doğrusal bir gelişim çizgisine dayanır. Geçmiş, bugün ve gelecek; katı nedensellik ilişkilerine göre çözümlenebilir, kaotik bir bütünün parçasıdır. Bu bütün, Epistemolojik bağlamda insan bilgisinin, geleneksel dünyanın verilerini dışlayışını içerir. Oysaki bir medyum, Nostradamus'un oğluna yazdığı bir mektupta belirttiği gibi, "Tanrısal bir esin" ve bu esinin yol göstericiliğinde "yıldızların" konumundan geleceğin çıkarsanması benzeri yöntemlere dayanır.(4) Bilgiye ilişkin bu ruhani referans, pozitivist yöntemde kabul görmez; bu yönteme göre, bugün bir sonuçtur ve geçmişte yaşanan olayların nedenselliğiyle varolmuştur. Gelecek ise, henüz bir "olasılık" olarak vardır. Medyum ise, geçmiş, şimdi ve geleceğe ilişkin olarak sunulan bu tabloyu kabul etmez. "Tanrının zamanda yetkinliği" ve belli kullarına bahşettiği yetenekle, bu yetkinlikten yararlama hakkı, medyumun geleceği görme ve bilme yeteneğinin temel referansı olarak gözükmektedir.

İslam dini kabullerinde astroloji ve medyumluk uğraşısı, yüce yaratıcı Allah'ın mülkiyetine verilmiş bir güç olarak görülmektedir. Kur'an-ı Kerim'de sıklıkla tekrarlanan ve ona ulaşmak isteyen cin ve insan topluluklarına yönelmiş tehditlere rağmen, İslam astrolojisi hatırı sayılır ürünler vermiştir. Elbette bu ayetlerde adı geçen, "gayb" bilgisi çoğunlukla, Allah katına ilişkin bilgilerdir ve yaşanmamış olayların, bir diğer deyişle geleceğin bilgisinin bu genelleme dahil edilmesi muhtemeldir. Levh-i Mahvuz gibi evrende varolmuş, varolan ve varolacak olan her varlığın bilgisinin, okumayı bilen için açık seçik olarak yazıldığı bir kitaba gönderme, astroloji uğraşlarının temel referansı olmalıdır. Büyük astrolog Fahreddin Razi, "Kitabus-sırrı'l-mektub fi muhatabatı'n nücum" isimli eserinde astroloji bilimine karşı çıkanlara karşı başarılı bir savunma geliştirmektedir.(5) Diğer taraftan İlm-i Nücum, Peygamber İdris'e idirilen bir ilimdir İslam geleneğinde; bu geleneğin haram olan kısmı, Sabiilerle ilişkilendirilen ve Batı'da da kabul gören kahinlik ve tahminler ilmidir. İlimsel kısım ise kozmolojik yapı ve devirler kanunuyla ilgilenen halidir...

Tarihin bilinen tüm medeniyetleri, astroloji ve medyumluk geleneğinin izlerini taşır. Özellikle son yüzyılda bu medeniyetleri anlamaya yönelmiş çalışmalardaki hatırı sayılır artışa paralel olarak, medyumluk uğraşının tarihsel kökeni sorusunu aydınlığa kavuşturmada destek sunmaktadır. Yine modern-ilkel kültürler üzerinde yapılan etnolojik araştırmalar, kehanet ilmi ve medyumluk uğraşının, tarih öncesi topluluklara dek uzandığı hakkında hatırı sayılır bilgiler sunmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, bu tip bir tarihsel araştırmadan çok önce, popüler ve güncel kaygılarla prestij kaybının engellenmesi gerekmektedir. Kuşkusuz ezoterik bilimler, modern pozitivist algının olduğu kadar, popüler kültür sistematiğinin de saldırısı altındadır. Kendisini medyum olarak tanıtan kişilerin gayrı-ciddi tavırları ve tüketim toplumuna endeslenmiş duruşu, bu geleneği çok daha güçlü ve içrek bir geleneğe bağlama ve sosyolojik-tarihsel bağlamda sağlıklı biçimde ele alma çabalarının önüne geçmektedir.

Dipnotlar:
1- Felsefi bir terim olarak "antagonizma", iki karşıt güç arasında "uzlaşmazlık" öngörür. Diyalektik manada karşıt güçler birbirlerini yok etme eğilimi taşımaktadır. 

2- Son birkaç on yılda, Batı da dahil olmak üzere, özellikle "mitlerin" günceli ve tarihi açıklama hususu başta olmak üzere ezoterik disiplinlerin  yeniden yükselişine tanık olunmaktadır. Çok sayıda kitap güncel olayların açıklanmasında, geçmişin değerlendirilmesinde ve gelecekte olabilecek olaylar hususunda pozitif yaşam algısına alternatif kanallardan yararlanmaktadır. Bu hususta ayrıntılı bir makale için bk. HALİS, Göktuğ. "Gizli Bilimlerin Alternatif Tarihi". Varlık Dergisi, Ağustos 2004. 

3- " Kıyılara yeni saldırılar olacaktır/Aman ne analar babalar kaçırılacaktır/Mesina harekatına katılan Maltalılar/Bunun ödülünü de bir güzel alacaktır..." Alıntı için bk. J. C. de Fontbrune. "Yarını Bilen Adam: NOSTRADAMUS. s. 44. Milliyet Yay. 

4-Mektup için bk. a.g.e s. 29

5. “Her insan doğumu anında göbeği kesilirken, kosmos’da geçişim, kavuşum vesair hareket hallerinde olan milyonlarca gök cisimleri bir an için o halleriyle oldukları donsalar, işte bu kozmik anın o sabit fotoğrafı o kişi üzerindeki kozmik tesiratı veren bir fotoğraftır…”  alıntı için bk. Prof. Dr. M. E. KILIÇ, Hermesler Hermesi, s. 142. Arkeoloji ve Sanat.