29 Kasım 2012 Perşembe

KUR'AN-I KERİM, İNCİL ve TEVRAT'TA Medyumluk ve İlişkili Bildirimler Hakkında...



1. Bölüm: KUR'AN-I KERİM ve konuyla ilgili ayetler...


Giriş

İslam dini ve kültürü kendisini; bozulmuş, yıpranmış yahut en iyi ifadeyle, "güvenilirliğini" yitirmiş olarak tanımladığı,  İncil ve Tevrat geleneğinin bir devamı olarak kabul eder. Kur'an-ı Kerim, bir çok ayetinde başta İbrahim, Musa ve İsa olmak üzere, bu dinlerin peygamberlerine saygıyla yaklaşır, onların kutsiyetini kabullenir.

Bununla birlikte Kur'an-ı Kerim'in meşruiyeti, eğitim sistemimizdeki propagandif söylemlerin basitliğine indirgenemez. Kur'an-ı Kerim, bozulmuş ve insan kalemiyle değiştirilmiş bir ilahi kitap olarak İncil'den yahut Tevrattan çok, Peygamberlerin Allah yoluna çağrılarını reddeden kavimlerin helakına eğilir ve İslam Peygamberi Muhammed'i, insanları Allah yoluna çağıran son "elçi" olarak sunar. Bu haliyle Son Peygamber, bozulmuş, yıpranmış ve günaha sapmış insanlığa yaptığı çağrıyla, daha önceki peygamberlerin ve Allah tarafından görevlendirilmiş kutsal kişilerin yolu ve geleneğine bağlanmış olur.

Bu makalede, İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik çizgisinin, kutsal metinleri üzerinden, günümüzde "medyumluk" ve-veya "kehanet/geleceği görme" ilmi olarak bilinen uğraşa ilişkin bildirimleri toparlamaya çalışacağız. Ancak incelememize geçmeden hemen önce belirtmemiz gereken önemli bir husus vardır ki, o da, böylesi bir bilginin Yüce Yaratıcı(İslam'da Allah, Hıristiyanlıkta "Baba", Yahudilikte YHWH) tarafından kesin bir dille yasaklandığıdır. Bunun dışında söz konusu uğraş, büyüsel aktivitelerle birlikte "gaybdan" haber alma çabası olarak nitelenerek şiddetli şekilde cezalandırılma eğilim taşımaktadır.

Gaybdan haber alma sorunu ve ayetler

Kur'an-ı Kerim Maide Suresi 109. ayette elçilerin bile gizliyi bilmediği, En'am Suresi  59 ve 73'te Gayb'ın bilgisine sadece Allah'ın vakıf olduğu, Cin Suresi 26'da ise Allah'ın bu gizli bilgiyi kimseyle paylaşmadığı bildirilmektedir. Saffat Suresi 8'de şeytanların "yıldızlarla süslenmiş gökyüzüne çıkamayacağı" ve orada yüce melekler topluluğunu dinleyemeyeceği, şayet buradan söz çalan olursa, "onu delici bir alevin takip edeceği" söylenmektedir.  Bu tema Kur'an-ı Kerimin değişik ayetlerinde işlenmekte, özellikle "kulak hırsızlığı" yapmak amacıyla gökyüzüne ve yıldızlara yönelmiş Cin ve İnsan ilgisinin cezalandırılacağını bildirmektedir.  Bu bağlamda Cin Suresi 27. ayet "elçiye" tanınan ayrıcalık itibariyle önem taşımaktadır; zira Kur'an bu ayette, Allah'ın "gaybın bilgisini yalnızca razı olduğu elçiye" gösterdiğini bildirmekte, ardından da bu bilgiyi ön ve arkasına yerleştirdiği gözetleyiciler aracılığıyla koruduğu yazmaktadır.  Bu ayetler ışığında, "medyumluk" faaliyetlerinin toplumsal yaşamdan dışlandığı, şeriat hükümleri ortaya çıkmış olmalıdır.

Kur'an-ı Kerim'de gayb tanımı farklı manalarda kullanılmaktadır. Bu manalardan ilki, insanlık tarihinin bilinmeyen topluluk ve peygamberleriyle ilgili bilgilerin aktarımıyla ilişkilidir.  Bu konudaki en önemli örnek, Hud Suresi 49'da geçen Nuh'un kavmiyle konuşmalarıdır. Yunus Suresi'nde de tekrarlanan bu şablon, geçmiş topluluklar ve peygamberlere ilişkin daha önce bilinmeyenlerin aktarılmasına dayanmaktadır. Çok daha yaygın anlam, bugün bizlerin yaygın olarak "medyumluk" olarak tanımladığı, geleceğin bilgisine sahip olmakla ilgilidir ki, bu doğrultudaki en yoğun örnek, "kıyametin zamanı" ve "niteliği" ile "ardından yaşanacak olaylara" ilişkin olanıdır. Ar'af 187, Fusullet 47 gibi ayetler Kıyamet saatinin yalnızca Rab tarafından bilindiğini bildirirken, Nazi'at Suresi 43, Peygamberin dahi bu zamanı bilemeyeceği üzerinde durmaktadır. Kur'an-ı Kerim, Kaf(Ölülerin dirilişi ve toplanışı , Hakka (Gök ile dağların birbirine vuruşu) ve Kıyamet(güneş ve ayın bir ada doğuşu) gibi surelerde de "kıyametin" niteliği hakkında bilgiler aktarmakta; kendi çizdiği sınırlar içerisinde inananlara "gaybdan" bilgi aktarmaktadır.

Yaşanan savaşlar ve Peygamberin kehanetleri


Kur'an-ı Kerim, İslam Peygamberi Muhammed'in "toplumsal-tarihsel" olaylara ilişkin olarak "ilahi" bildirimleri hususuna da yer vermektedir. Kuşkusuz bu örneklerde Peygamber, modern ya da geleneksel manada bir "medyum" ile yalnızca yüzeysel açıdan benzerlikler taşımaktadır. İslam inanışına göre onun bilgisi, Allah tarafından bahşedilmiş bir meziyettir; O'nun izni ve desteğiyle gerçekleşmiştir. Rum Suresi hemen başlangıçta, 613 yılında İranlı putperestlere yenilen Hak dinini yaşayan Hıristiyan Bizans'ın, çok geçmeden galip geleceği müjdesini verir. Gerçekten de İ.S. 624 yılında Bizans orduları İran'a girmiş ve Peygamberin kehaneti doğrulanmıştır. Tarihsel bağlamda, İran-Bizans gerginliğinde Müslümanlar Bizans cephesini desteklemektedir. Bu desteğin nedeni, hem İslam dininin kendisini büyük peygamberlerin meşru mirasçısı olarak görmesinden, hem de Kureyş baskısından kaçarak geldikleri Hıristiyan Habeş Kralı'na karşı hissettikleri "sadakat" duygularından dolayıdır.

Muhammed'in bir diğer kehaneti, Hicretin V. yılında yaşanan bir savaşa ilişkindir. Ahzap Suresi 9 ve sonrasında, Kureyş, Gatafan ve Medineli Yahudilerden oluşan ittifak güçlerinden oluşan on iki bin kişilik düşman ordusuna, kazılan bir hendeğin hemen ardında konumlanan bir savunma hattı çekilmiştir. Saldırılar başlamadan hemen önce Peygamber, yandaşlarına savaşın gidişatı hakkında ayrıntılı kehanetlerde bulunmuştur. Gerçekten de bir ay süren savaş, onun belirttiği gibi, başlangıç günlerinde şiddetli geçmiştir. Müttefik güçlerin direnci yavaş yavaş azalmış sonunda tamamen kırılmıştır. Haşr Suresi, bu savaşta zaferin mimarının Allah olduğunu bildirir. Zira Ahzap Suresi'nin aktardığı gibi, Allah büyük bir fırtına göndermiş, düşman kuvvetler içinde Muhammed'in büyü yapmaya başladığı iddiaları, moralleri bozmuştu.

Doğa olayları ve gezegenlerin hareketleri...

Kur'an-ı Kerim'in "gaybın" bilgisi olarak kastettiği temel yapının en önemli parçası, doğa olayları ve modern bilimin uğraş alanına giren "bilimsel" faaliyetlerle ilişkilidir. Tatlı su ve tuzlu suyun görünmez bir perdeyle ayrılması yahut bir ceninin anne karnına düşüşü gibi meseleler bu makalenin konusu dışındadır. Bununla birlikte, özellikle gök cisimleri ve yörüngeleri hususundaki bildirimler, medyumluk çalışmalarıyla olan ilgilisi bağlamında incelemeye değerdir.

Yıldızlar ve gök kürelerin konum ve hareketi, medyumların  tek olmamakla birlikte, en yaygın bilgi aracıdır. Kur'an-ı Kerim, gök kürelerin yörüngeleri ve hareket sistemleriyle ilgili olarak Allah'ı referans göstermektedir. Zariyat Suresi 1-4'de tüm doğa olaylarının Allah tarafından yönetildiği, Yunus 5'te göksel kürelerin Allah tarafından yaratıldığı ve onlara Allah'ın nizam verdiğini bildirir. Kimi Kur'an-ı Kerim uzmanları, Rad Suresi 2. ayetin, modern bilimin kabul ettiği itme kanununu, Hac Suresi 65. ayetin ise çekme kanununu ispatladığını belirterek, mucize gösterdiği görüşündedir. Enbiya Suresi 30. ayet, dünyanın güneşten kopma, soğuma ve hayatın ilk kez suda başlamasına değinirken, 33. ayette tüm gök kürelerin bir yörünge üzerinde hareket ettiğini vurgulamaktadır. Yine Yasin Suresi 38 ve 39 ayetler de güneş ve hareketlerine ilişkindir. Bu ayet modern bilimin, Güneşin soğumasıyla hayatın sona ereceği saptamasının doğrulandığı bir kıyamet alameti yorumu yapılmaktadır. Kur'an-ı Kerim, ayrıca doğa olaylarının yönetimi hususunda meleklerin görevlendirildiğini söyler. Saffat Suresi, meleklerin tabiat olaylarını yönetmekle görevlendirilmiş olduğunu belirtir.

Kur'an-ı Kerim ve ayetlerin görünür anlamından sapmadan belirtmek gerekir ki, günaha düşme eğilimi taşımamak kaydıyla, Allah'a inancı güçlendirecek deliller "doğanın" içinde gizli olarak yer almaktadır. İslam tarihi boyunca astrolog ve-veya medyumları yakından ilgilediren bu ayetler, Allah'tan inen söz anlamındaki "ayet" ile "derin düşünceye sahip insanların" doğadaki işaretleri izleyerek Allah'a ulaşmasını sağlayan belirtiler olarak "ayet" tanımı arasında bir fark bulunduğunu kabul eder. Bu doğrultuda bir bildirim için Zariyat Suresi 20 ayete bakılabilir.

(Bir sonraki bölüm: "Kanonik ve Apokrifal İncil'lerde Kehanet ve Geleceği Görme Hususu")